Kahvehane ve HanlarÇarşıda 5-6 tane, Uzunçam'da ise caminin karşısında büyük bir kahve vardı. En kuzeyde ise Kocapabuçun Abdullah Efendiye ait bir esnaf kahvesi bulunuyordu. Bunun biraz daha merkez yönünde "Cücenin Kahvesi" denen, sahibi cüce olan bir kahve vardı. Daha iç tarafta ise içinde kütüphane ve okuma odası bulunan Halkevi Kahvesi, bunun da yukarısında Türk Ocağı Kahvesi yer alırdı.
Eski Türkçüler, İttihat ve Terakki zamanında Türk Ocağı diye bir teşkilat kurmuşlar. Bunların ülke çapında önderleri Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi, Yusuf Akçura idi. Türkçülüğü yaymak gayesiyle 1912 yılında kurulmuştu. Geniş bir kahveydi ve bir tarafında sahnesi mevcuttu. Gördes Türk Ocağı Gençlik Kolu burada millî piyesler oynardı. Gördes Türk Ocağının kuruluş tarihini tam öğrenemedik. Ancak 1924 yılında Ankara'da yapılan genel kongresinde Gördes şubesini Hakkı Tarık Us Beyin temsil ettiğini biliyoruz.
Ortadaki kahve Halkevi Kahvesiydi. Burasının da bir sahnesi vardı. Zekeriya Yurdoğlu bu sahnede birkaç kere millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy'la ilgili konferans vermiş ve bu konferanslar çok rağbet görmüştür. Bu sahneler devamlı buralarda yapılır, Gördes'e sık sık gelen tiyatro kumpanyaları da yine buralarda temsillerini verirlerdi. Cumhuriyet bayramlarında yapılan Cumhuriyet Baloları için de bu salonlar kullanılırdı.
1930’a kadar Gördes’te tütün ziraat olmadığından, yaz aylarında, bu günkü kadar yoğun tarla işleri yoktu. Buyüzden yaz aylarında kahvehanelerin bol müşterisi olurdu. Bazı kahvehanelerin önündeki ağaçların altına hasılar serilir, serin serin oturulurdu.
Rahmetli Akıskalı Hafız İbrahim (Sağ)’ın anlattığına gören (Rahmetli Terzi Mutafa’nın babası, Rahmetli Ferah Sağ’ın dedesi), 1915, Seferberlik yıllarında, Tersikbaşı camiinde müezzin olarak çalışıken, Gördes’te büyük bir Kolera salgını olur. Sadece o camiye yakın Cuma mahalle- sinden her gün 8,9,10 cenaze çıkar. Bir günde 8 erkek cenazesi kaldırdıktan sonra, işter bıkar ve eve gelir, “ben bu işi yapmayacağım” der. Hocası Büyük Buroş Hocanın çıkışma- sıyla tekrar işine döner. Bu tarihten sonra gerek seferlerlikle genç ve orta yaşlıların askere alınmaları, gerekse kolera salgını dolayısıyla, Gördes’te erkek nüfus hemen hemen kalmaz ve bu meşhur kahvehanelerin de müşterileri yok olur.
Çarşıbaşı çeşmesinin sol tarafında sönük bir kahve daha vardı. Sağında ise Kuş Mustafa'nın Oteli bulunurdu. Kalın gözlükleri ile baykuşa benzediği için bu adın takıldığı söylenirdi.
Şehirde iki tane han vardı. Bunlar Hanpaşa Hanı ile Çukurhan idi. Çukurhan'ın kuzeyinde, okulun olduğu yerde Saruhan Bey'in oğlu Bekçe Bey'in yaptırdığı Ulu Camii ile Bey hamamı bulunmaktaydı.
Çarşıbaşında çeşmenin karşısında Softaların Kahveci Süleyman Ağa'nın (İlker) Kahvehanesi bulunurdu. Gördes'in en güzel kahvehenesi burasıydı. Hafif tepede, önü teraslı, asma çardaklı ve çamlı bir yerdi. Hasır sandalyelerine oturulurdu. Nargile içilir, sohbetler yapılırdı. Kış günleri buraya Karagöz oyunları getirilirdi ki, bu büyük olay olurdu. Gelenler çok usta sanatçılardı ve parayla girilirdi. Ramazan günleri tombala partileri olur, eşyalar konur, bunlar üzerine çekiliş yapılır ve dağıtılırdı. Hoş bir kahvehaneydi. ve gramafonu da vardı. O zamanlar Hafız Burhan'ın gazelleri meşhurdu. Gazeller burada zevkle dinlenirdi. Gramafonun mekanik kolu kurulduk- tan sonra çalmaya başlardı. 1938 yılında Gördes'e gramafonu ilk getiren bu kahvenin sahibi Kahveci Süleyman Ağa idi.
Radyonun ilk gelişi de olay olmuştu. Radyolar bir acayipti. Kimse akıl erdiremiyordu. Mısır'da okunan ezan radyodan duyulur, bu ezanla namaz kılınır mı, kılnmaz mı münakaşaları yapılırdı. İçinde adam var mı, yok mu? diye sorulurdu. İlk gelen bu radyolar, kamyon aküsü ile çalışırdı. Sonrakiler ise büyük dikdörtgen şeklindeki pillerle çalışırdı. Bunların hava hattı, toprak hattı denen anten sistemi vardı. İlk radyoyu Çolakların Nuri (Çolak) oteline getirdi.
İkinci radyoyu da yine Kahveci Süleyman Ağa (İlker) kahvehanesine getirdi. İkinci Cihan Harbinde ajans haberleri dinlenirdi. Kahveler dolar taşardı. Mümtaz Faik Çenik radyoda çok güzel yorumlar yapardı. Murat Belge adında bir yorumcu daha vardı. Millet bunların tiryakisi idi. Herkes Almancı olmuştu. Alman Harbinin (2. Dünya Savaşı) başlarında bile Gördes'teki radyo sayısı 5-6 civarında idi. Kahvelerde ana içecek kahve idi. Kahvenin yanı sıra, limonata, ayran, pekmez şerbeti ve ıhlamur da içilirdi. Çay sonradan geldi. Evlerde ise hiç çay yoktu. Sabahları mutlaka tarhana çorbası içilirdi.
Okkalı Kahvenin Hikâyesi : Eskiden kahve tiryakileri vardı. Kahveci her müşterinin nasıl kahve içeceğini bilir, müşteri yerine oturur oturmaz kahvesi gelirdi. Bugün adı bilinen, ancak ne olduğu bilinmeyen meşhur bir "Okkalı kahve" vardı. Okkalı kahve tiryakiler için kahvecinin özel olarak hazırladığı, kulpsuz, geniş ağızlı bir fincanda getirilen sade kahve idi. "Getir bir Okkalı kahve" denildiğinde bu anlaşılırdı. Tabağı da özel olan, desenli fincanlar kullanılırdı. Bugün bile, hala bazı şehir kahvelerinde bu fincanlar kullanılır.
Yaz tahtaya, Al haftaya: Kahvenin kapısının arkasında kara tahta vardır. Kahve müşterilerinin adı burada Eski Türkçe harflerle yazılıdır. Müşteri kahve içtiğinde, tebeşirle bir çizgi çizilir, haftada bir hesap görülürdü.
Eski Gördes’te sabah kahvehaneye ilk gelen müşteriden para alınmazdı. Ya da ilk müşteriden Şefte (siftah) Parası alınır, ancak bu müşteriye ücretsiz “Pir Kahvesi” adı verilen kahve ikram edilirdi. Müşteri isterse kahve yerine çay da olabilirdi. Bu gelenek halen Yeni Gördes’te de devam etmektedir.
Kahvelerde kumar oynanmaz, ancak tavla oyunu vardı. Kağıt oyunları nadir idi. Çünkü adet değildi. Gazete ve dergi ise, yoktu. Gazete sadece abone olanlara gelirdi. Tan, Tasvir-i Efkâr, Ulus, Vakit, Akşam gazeteleri vardı. Vakit Gazatesinin sahibi Gördesli Hakkı Tarık Us idi. Gördes'e Salihli'den haftada iki kere posta arabası gelirdi. Akhisar yolu henüz yoktu. Gazeteler de 3-4 gün gecikmiş olarak gelirdi
HamamlarEski Gördes'te büyük yangından evvel 6 tane hamam vardı. Bunlar;
1. Germiyanlı Ahmet Efendi'nin Hamamı,
2. Süzek Hamamı(Kadınlar Hamamı)
3. İbrahim Altun'un Hamamı,
4. Gâvur Hamamı (Bu hamam Rum mahallesine yakındı)
5. Bey Hamamı
Ulu Caminin hemen önünde Saruhanoğlu Bekçe Bey tarafından yaptırılan, halk arasında Bey Hamamı olarak bilinen bu mermer hamam yangından sonra bir daha onarılmamış, zamanla harabeleri kaldırılarak yerine ilk okul yapılmıştır. Ayrıca adını tespit edemediğimiz bir hamam daha vardır. Büyük yangından sonra bunlardan ilk üçü ayakta kalır. Bir süre sonra ise sadece Hamamcı İbrahim'in (Altun) Hamamı faaliyetine devam eder. Hamamlar gündüzleri hanımlara, geceleri ise erkeklere açıktır. Eski Gördes'te evlerdeki küçük banyolar "Gusülhane" olarak anılır ve kullanılırdı. Hemen herkes haftada bir hamama giderdi. Hamamda yıkanmak insanların en tabii alışkanlıklarından biriydi.